Çarşamba, Eylül 19

Gün: 12 Ierekas - Milos

Daha sonra da uyku tutmadı ve koyda çok güzel bir sabah oldu. Kuş şakımalarının ve arasıra denizden gelen bir iki şıpırtının dışında tam bir sukunet var. Hava ne sıcak, ne soğuk... İçimden hiç te bu koyu bırakıp 10 saat motorla yol gitmek gelmiyor aslında... Diğer yandan Milos daha önce yakınlarından geçtiğim ancak hiç gelmediğim bir ada... Her zaman bir yere ilk defa gidiyor olmak bana ayrı bir heyecan veriyor. Üstelik Cyclades ada grubu yazın yoğun turizm’in ardından eylül ortasından itibaren daha çok yatçılara ve özellikle yelkencilere kalıyor. Tabii charter’lar da bu sezonda epey faal oluyorlar. Ancak bu yöredeki bütün yatları toplasanız belki birkaç otel dolusu kadar turist olacağı için aşırı turist kalabalığı oldukça azalıyor. Enteresan bir konu da Yunanlıların yelkene olan ilgisizliği... Yunanlılar ağırlıklı olarak motoryatları veya büyük ve hızlı (8-10 mt) zodiac tarzı sürat motorlarını tercih ediyorlar. Ama tüm bunlar bile azınlıkta... Adalarda kendi yelkenlisi ile gezen Yunanlı yatçı’ya rastlamak epey zor... Diğer yandan buralarda kendi teknesinde yaşayan, kışı geçiren oldukça Avrupalı ve Amerikalı var.
Saat 07:45 gibi Arzu’yu kaldırdım ve tekne dün akşamdan oldukça toplu olduğu için genel kontrol ve hazırlıkların ardından yavaş yavaş çapamızı vira edip bu güzel koydan açık denize doğru ayrıldık.
Hava son derece sakin ve deniz cam gibi... Ancak motor süratimiz oldukça yavaş, yaklaşık 2100 rpm’de 7 knot ile seyir yapıyoruz, Normal de 7,5 ve hatta böylesine sakin denizde biraz daha fazlasını da görmeli idik. Acaba tekne 4 gün aynı demir yerinde durunca tembelliğe mi alıştı ne? Chart Plotter’a göre Milos adasına 60, Adhamas limanına toplam 65 deniz mili yolumuz var. Yolumuz üzerinde yerleşimi olmayan bir kaç çok küçük ada veya kayalıklar var. Radar’a alarmları da koydum. Sırtıları hazırladım ve attım. Arkamızda Monemvasia’nın büyük kayalığı ve Mora yarımadasının dik dağları yavaş yavaş gözden kayboldukça biz de kitap okuma, yemek yeme gibi gündelik yaşam tarzına geri döndük. Denizin bu kadar sakin olması, motorun ve devridaim’in ritmik gürültüsüne rağmen insana büyük huzur veriyor. Varış saatmiz 7 kn sürate göre Akşam 18:00. Ama biraz gecikmekte de mahsur olmayacağı için bir kaç saat de 1800 devirde 6-6,5 kn hızla gitmeyi tercih ettik.

Bir ara telefon ile görüşürken makineli sırtımız bir anda boşalmaya başladı. Hemen motoru boşa alıp sırtıyı topladığımızda boş olduğunu gördük. Diğer sırtı ise plastik kasnağa takılı idi ama o da normal görünüyordu. 5 dakika sonra 100 metre kadar arkamızda bir kaç kiloluk balıkların suyun üzerinden atlayarak kaçmakta olduklarını gördük zaten 1-2 saniye sonra tekrar oltamız boşaldı. Yine boş çıkınca ki iğneler çok büyüktü... Üçüncü bir sırtıyı daha kısa olarak suya saldım. Ancak daha sonra civarda bir kaç Yunus görünce bu üçüncüyü geri aldım. Adaya yaklaşınca sırtıların hepsini topladım. Çünkü daha seyahatin ilk gününde çok hızla hemen arkamızdan geçmek isteyen küçük bir balıkçı motoru son anda uyarımızı farkederek uzaklaşmıştı. Küçük bir ihtimal ama denk gelse idi adamın boynu bile kopabilirdi. Plastik kasnaklı sırtıyı ben kontrol etmemiştim ama Arzu da yaptığı kontrol da herhangi bir şey hissetmemişti. Ancak o sırtının rapalasının hem kuyruk kısmındaki üçlü iğnesi gitmiş hem de rapala üzerinde diş izleri vardı. Herhalde uzun süre konrol etmeksizin balığı çekince kopardı ya da daha büyük balık veya yunuslardan birine hediye etmiş olduk. Napalım kısmetimiz yokmuş, zaten balık konusunda kısmetimiz ancak 3-5 yılda bir gibi düük bir seviyede... Allahtan bu şans EMYR rallisinde Suriye – Lübnan etabında fazlasıyla yüzümüze gülmüş 9 kilodan büyük bir Ton balığı yakalayarak ralli şampiyonu olmuştuk.

Milos’ta limanda çok güzel bir yer bulup, 5 mt suya 45 mt civarında bir kaloma ile çapamızı salladık. Kıyıda elektrik, su var. Deniz durgun ve temiz, Rıhtım temizliği, yüksekliği ve yanaşması çok müsait... Yani tek kelime ile mükemmel. Tek çekindiğim yarın havanın sertlemeye başlayacak olması ama allah kerim bakalım o zaman da belki yeni koltuk halatı yaylı düzenimizi deneme şansımız olacak. Tatlı su ile depoları doldurduk. Tekneyi yıkadık. Sonra da su sarfiyatını düşünmeksizin uzun uzun kendimiz yıkandık. Tüy gibi hafifledik. Giyinip hemen kendimizi sokağa attık ama saat daha 08:30 olmasına rağmen gözümüzden uyku akıyor. Rent a car’dan yarın sabah araba kiralamak üüzere anlaştık. Hemen önümüzdeki restoranlar ağzına kadar dolu idi ve kısa bir yürüyüş sonrası birinde güzel bir yemek yedik. Saat 22:30 gibi tekneye geldiğimizde hemen uykuya daldık.

Hiç yorum yok: