Salı, Eylül 25

Gün: 18, Milos - Sikinos


Ve en sonunda... Bazı hava raporları 6-7, Bazı hava raporları 5-6 vermesine rağmen, Sabah ekmek, çöp, kiralık araba gibi işleri hallettikten sonra 09:50’de limandan ayrıldık. Erken saatte liman içinde yüzek passarella amaçlı bir tahta görmüş idim. Çapayı aldıktan hemen sonra da alüminyum bir gönder’in de denizde olduğunu farkettik. Onu da kendi gönderimizle alıp, yanımızdaki katamaran’a sahibini bulması için verdik. Dalgaların kaba ve kırılır; Rüzgar’ın ise NE’e kaçık olduğunu görünce kendimizi hiç zorlamayıp rotamızı hemen Sikinos olarak plotter’da düzelttik. Rüzgar ise tam 5 esiyor. Bu iyiye işaret düşecek demektir. Yelkenleri önce full ana ve %50 genoa, sonra da full genoa ile açtık.
40 deniz mili boyunca hızımız 8 knot’un altına düşmedi. Milos’un önce kuzeyini doğuya doğru takip ederek Kimolos adası ile arasındaki Stenon Mikou – Kimolou boğazını geçtik. Küçük Ay Yeoruyios adacığı ve Poliagos adasını iskelemizde bırakarak Folegandros’un batısına yöneldik. Önce niyetimiz Folegandros’un güneyinden geçip Sikinos’a tırmanmaktı ama daha sonra Sikinos’a direkt rota tutup Folegandros’un kuzeyinden devam ettik. Rüzgar’da 4’e düşmesine rağmen fırtına artığı dalgalar bizi epey zorladı. Tüm ümidimiz Sikinos’ta sallanmadan sakin bir gece geçirmekte...Sırtıları tekrar hazırladım. Kardhiotissa ve Kaloyeros adacıklarını da sancağımızda bırakıp günlerdir ilk defa sakin suda son 5-6 mil yolumuzu Sikinos’un güneyinden 4 knot motor sürati ile yaptık.
Liman son derece küçük ve sadece 2 (belki 3) tekne o da bordadan olmak kaydı ile yanaşabilir. Ama deniz o kadar güzel ve dip kum olduğu için saat tam 15:15’de boş limana yanaşmak yerine 3 metre derinliğe 30 metre zincir döşeyerek liman dışında demirlemeyi tercih ettik. Büyük hata oldu çünkü gece çıkan katabatik (dağlar arası vadilerin yarattığı rüzgar) rüzgarı sebebiyle aynen Milos’ta olduğu gibi beşik gibi sallandık durduk. Bu adanın nüfusu herhalde birkaç yüz kişi ancak vardır ama peşi sıra büyük feribotlar (gece 04:00 de bile) gelerek bir kaç dakika içerisinde yanaşıp ayrılıyorlar. Tabii bir de onların yarattığı soluganları da ayrıca yiyip, iyice sindirdik.

Önce birer kahve içip kokpitte dinlendik. Arzu maalesef hasta oldu ve ilaç ile ayakta duruyor. Ben denize girip çapayı kontrol ettim. Kuma komple gömülmüş. Bir duş alıp, botu ve motorunu denize indirdim. Kıyıya gidip otobüs ile yukarıdaki köye çıktım. Bu adaya 2004 yılında Ahmet ve Saba Atay ile iki tekne bir kez gelmiş ancak köyü sadece gece görebilmiş idik. O zaman köyün arkasının uçurum şeklinde denize indiğini farketmiş ama karanlıktan bir şey görememiştik. Şimdi gündüz gözüyle baktığımda hakikaten allahın gücünü insan burada daha iyi anlıyor. Köyü boydan boya yürüdükten sonra yaklaşık bir 100 mt’yi de merdivenimsi taşlarla tırmanarak tepedeki eski kale yeni manastıra vardım. Benden önce de karı koca ve oğulları doktor olan 3 Yunanlı oradaydı ve mecburi hizmetini Sikinos’ta yapmakta olan genç doktor manastırın kapalı olduğunu 15 dk sonra görevli rahibenin açacağını söyleyince beklemeye ve sohbet etmeye başladık. Yaklaşık 45 dk beklememize ve başka turistlerinde gelmesine rağmen rahibe bir türlü gelmedi. Ancak manzara muhteşem. Bütün Orta ve Güney Cyclades’ler dört bir yanda ayağımın altında sanki...
Kuzey yanım öyle bir ucurum ki tahminen 400-500 metreden taş atsan denize düşecek. Adanın zaten her tarafı dağ ve en yüksek noktası 600 mt. Güney yanımdan ise koyumuzu ve hatta tekneyi nokta olarak görebiliyorum. Saat 19:00’dan sonra sadece 22:30’da aşağıya otobüs var, taksi ise yok. Arzu’yu geceye bırakmamak için 18:30 gibi manastırı gezemeden ayrılıp tekrar köy indim ve otobüste tek yolcu olarak limana kadar indik.
Bu gece dolunay var. Yeni doğan ay direğimizin tam tepesinde sanki koca bir demir feneri gibi yanıyor. Arzu biraz daha iyiydi ama yemek işi ile uğraşmaması için sahildeki küçük ve basit lokantaya gittik. Balık yok ve tüm etler domuz eti... bense bacon hariç domuz etini yiyemiyorum. Neyseki son anda tavşan eti olduğunu öğrenince artık midemelerimizi allaha havale ederek limon soslu tavşan eti, kızarmış patates, dev fasulye ve Greek Salata’dan oluşan yemeğimize bir kadehte Ouzo ilave ederek hızlı bir yemek yedik. Filika ile tekneye döndüğümüzde saat 21:00 olmuştu ve bir süre güverte de Arzu ile sohbet ettik, sonra salonda DVD’de Lost’tan iki bölüm daha seyredip, beşik gibi sallanan teknemiz de uyduk.

Hiç yorum yok: