Cuma, Eylül 28

Gün: 21, Amorgos - Levitha

Gerçekten te bugün yavaştan aldık. Sabah uyandıktan sonra yavaş ta olsa GPRS’te interneti bulunca geçmiş son 3 günün notlarını ve seçtiğim resimleri blog’a kaydettim. Epey birikmiş maillerime baktım. Şirket ile telefon ile görüştüm. Arzu uyandığında saat 09:00’u epey geçmiş idi. Hava raporları öğleden sonra NNE 4-5 esmeye başlayacağını, Yarından itibaren ise NE 5-6 eseceğini söylüyor. Yani bunu rahatlıkla kaldırabiliriz, yeterki daha da artmasın. Hava ayrıca güneşli ve sıcaklıkta devamlı olarak 24-27 derece arası ideal olacağı görülüyor. Kahvaltıyı teknenin güvertesinde yaptık ve öğlene kadar dinlendik.

Filika ile kıyıya gidip, arabadaki malzemeleri tekneye taşıdık ve arabayı geri verdik.Çapamızı durgun sudan saat 13:15’de topladık ve son derece yavaş şekilde bu güzel koydan ayrıldık. Koyun bittiği yerden 180 derece sancağa geri dönüp adanın etrafını dolaşmaya başladık. Beyrut’tan EMYR rallisinde almış olduğum sırtı aparatını denedim. Yaklaşık 45 dakika 3 kn sürat ile sırtı çektikten sonra, Amorgos’un en Kuzey Doğu ucundaki Vilakardha koyuna girdik. Koyun girişini Chartplotter’da görmeme rağmen, “-Aa, harita da hata yapmışlar.” Demekten kendimi alamadım. Koyun nerede ise girişine kadar orada koy olacağını anlamak mümkün değil. Yüzlerce metre yüksekliğinde kayalar sanki bıçakla kesilmiş gibi doğru denize iniyorlar ve denizin başladığı yer bile 115 mt derinlik gösteriyor. Bu koyda işte bu kayaların arasında yaklaşık 50 mt genişliğinde bir yarma ile 250 mt kadar içeri doğru giriyor. Sahile vardığımız yerin arkası tam 821 mt yüksekliğe kadar çıkan bir dağa dayanıyor. Güneş bile burada herhalde bir kaç saat yüzünü gösterebiliyordur. Biz de bu güzelliğe dayanamayıp koya girdik ama tabiat’ın bu müthiş gücü karşısında irkilerek kısa sürede tekrar dışarı çıktık. Saat’te 14:45 olmuştu.
Daha sonra adanın doğusundaki heybetli dağların ve kayaların yanından rotamızı 22 dm uzaklıktaki Levitha adasına çevirdik. Rüzgar zahiri olarak 130 dereceden 10 kn ile geldiği için sadece genoa’yı açarak 8 kn sürat ile açık denizde yol almaya başladık. Kısa bir süre sonra rüzgar zahiri olarak 16-22 kn’a oturunca bütün yelkenleri açıp, motoru kapattık. Süratimiz minumum 8 kn. Deniz kaba dalgalı bir hal aldı.

11-12 Mil ilerimizdeki Kinaros adasına vardığımızda yine yüksek ve dik kayalıklar’dan düşen rüzgardan korunmak amacıyla adadan biraz açık geçmek istememize rağmen tekneyi pupa’ya çok açamadık. Ancak bu ıssız adanın da manzarası muhteşem ve harika fiyort gibi Pningo koyunu uzaktan seyrettik. Heikell, bu koy için içinde kendinizi dünyadan soyutlanmış kadar harika hissedeceğiniz her havaya kapalı bir koy diye yazmış ama devam etmemiz lazım. Seyahat başından beri ilk kez burada hafif bir broşa düştük ama artık zaman zaman dalga üstünde 10-11kn süratleri görmeye de başladık. Kinaros’u devamında Levitha’ya doğru uzanan alçak kayalık sıra adacıklar var.
Bu sayede nisbeten daha düz denizde son derece hızla Levithaya saat 17:15’de ulaştık. Adanın koyları yine fiyort gibi ve önce çok geniş bir koy’a girdikten sonra sancakta ikinci bir koy’a girip burada da sancak tarafdaki derinlemesine uzanan koya girince bir anda karşımıza 8-10 yelkenli, 1 motoryat ve 2-3 de balıkçı teknesi çıktı. Koy olduğu gibi tonozlu ve bir kişi bizi sandalı ile karşılayıp anında son kalan 1-2 tonozdan birine bağlayıverdi. Müthiş rahatlık ve sadece 7 Euro veriyorsunuz. Hava durmaksızın 5 civarında estiğini düşünürseniz gerçekten harika... Tekneyi temizledik, botu ve outboard’unu suda hazırladık, ben biraz yüzdüm ve bu arada tonozu da kontrol ettim. Son derece sağlam. Sonra nasılsa Turgutreis’te su alacağımızı düşünerek uzun uzun sıcak su duş aldım. Saat 19:00’da filikamız ile 100mt ilerideki iskeleye giderek, yaklaşık 20 dk patika yoldan restoran’a yürüdük. Balık olarak Kefal ve Sarpa vardı. Et ise oğlak idi. Ben Oğlak istedim. Arzu uyarmasına rağmen o da dayanamayarak Oğlak eti sipariş etti. Gerçektende et harikaydı. Yanında Ouzo, Adada yaptıkları keçi peyniri, Greek Salad ve Fava ile çok keyifli bir akşam yemeği yedik. Ortam harika idi ve 3-4 masanın tümü yatçılar tarafından doldurulmuş idi. Adada bir aile yaşıyor ve elektriği jeneratör ve küçük rüzgar jeneratörleri ile kısıtlı olarak elde ediyorlar. Patika boyunca yüzlerce koyun ve keçilerini gördük. Çok zor ama bir o kadar da farklı bir yaşam. Saat 21:30’da hesabı ödeyip, aynı patikadan el fenerimiz yardımıyla geri yürüdük. Dolunay tam karşımızdaydı ve fenere bile uzun süre ihtiyaç duymadık. Muhteşem bir yürüyüş oldu. Filikamız ile tekneye dönünce ortama uygun olarak J 2 bölüm lost seyrettik ve çok güzel bir uykuya daldık. Ben sabah 05:30 gibi Arzu’nun rahatsızlığı sebebi ile uyandım. Et kızcağız’a dokunmuş ve tüm gece 3 kez tuvalete gitmek zorunda kalmış. Ben de ise herhangi bir numara şimdilik yok. Ya benim keçi gençti veya benim mide ne olsa hazmedebiliyor!.

Hiç yorum yok: